MEME KANSERİ FARKINDALIK AYI HAKKINDA…

MEME KANSERİ FARKINDALIK AYI HAKKINDA…

Meme Kanseri Farkındalık Ayı, her Ekim ayında düzenlenen uluslararası bir sağlık kampanyasıdır. Meme Kanseri Farkındalık Ayı’nın tarihi  ilk olarak 1985 yılında Amerikan Kanser Derneği’nin, tamoksifen ilacını üreten bir İngiliz bir şirket ile ortaklaşa düzenlediği bir haftalık farkındalık kampanyası olarak başladı. Kampanya sonunda bir aylık bir etkinliğe dönüştü. Bu ayın amacı bir yandan sağlıklı kadınların farkındalığını arttırarak meme kanseri tarama testlerine teşvik etmek olup diğer yandan her yıl meme kanseri teşhisi konulan dünya çapındaki 2 milyondan fazla kadına desteklerin gösterilme şansıdır. Dünya çapında 2,3 milyon kadını etkileyen hastalığın taranmasını ve önlenmesini teşvik etmeyi amaçlamaktadır. Pembe tema rengiyle en çok bilinen bu ay, sivil toplum dernekleri vd özel dernekler tarafından yürütülen ve aşağıdakileri amaçlayan bir dizi kampanya ve programa sahiptir: Meme kanseri teşhisi konan kişilere destek olmak, insanları meme kanseri risk faktörleri hakkında eğitmek, kadınları kişisel meme kanseri riskine bağlı olarak 40 yaşında veya daha erken yaşta düzenli meme kanseri taramasına gitmeye teşvik etmek.

Hatta Ekim ayında, meme kanseri hastalarında belirli grupların farkındalığını artırmak için tasarlanmış belirli tarihler de vardır: Metastatik Meme Kanseri Farkındalık Günü (13 Ekim). ABD’de yaklaşık 168.000 kadının metastatik meme kanseri (meme kanserinin vücudun diğer organlarına yayılan kanser) olduğu tahmin edilmektedir. Bir diğeri Erkeklerde Meme Kanseri Farkındalık Haftası (17-23 Ekim) Meme kanseri kadınlarda çok daha yaygın olsa da, meme kanseri erkekleri de etkiler.

 

MEME KANSERİ RİSK FAKTÖRLERİ

Elbette toplumda herkes meme kanseri riskini azaltmak için neler yapılması gerektiğini bilmek ister. Meme kanserine tam olarak neyin sebep olduğu bilinmese de, hastalığa yakalanma riskinin ortalamanın üzerinde olmasıyla bağlantılı faktörler olduğunu bilinmektedir. Meme kanseri riskindeki artışla ilişkili bazı faktörler (örneğin kadın olmak, yaşınız ve genetiğiniz) değiştirilemez. Diğer faktörler (egzersiz eksikliği, sigara içmek ve belirli yiyecekleri yemek) yaşam tarzı seçimleri yaparak değiştirilebilir.

 

Mümkün olan en sağlıklı yaşam tarzı seçeneklerini seçerek kendinizi güçlendirebilir ve meme kanseri riskinizin olabildiğince düşük olduğundan emin olabilirsiniz.

 

Meme kanseri için bilinen risk faktörleri aşağıda listelenmiştir. Risk faktörü ve bunu kendi hayatınızda en aza indirmenin yolları hakkında daha fazla bilgi edinmek için her bağlantıya tıklayın. Bir faktör değiştirilemiyorsa (genetiğiniz gibi), riskinizi olabildiğince düşük tutmanıza yardımcı olacak koruyucu adımlar hakkında bilgi edinebilirsiniz.

Bilinen meme kanseri risk faktörleri

Cinsiyet: Kadın olmak veya doğumda kadın olarak atanan bir kişi olmak, meme kanseri geliştirmenin en önemli risk faktörlerinden biridir.

 

Yaş: Diğer birçok hastalıkta olduğu gibi, meme kanseri riskiniz yaşlandıkça artar. İnvaziv meme kanserlerinin yaklaşık üçte ikisi 55 yaş ve üzeri kadınlarda görülür.

 

Aile Geçmişi: Yakın akrabaları (özellikle kız kardeşleri, anneleri veya kızları) meme kanseri teşhisi konmuş kadınların hastalığa yakalanma riski daha yüksektir.

 

Genetik: Meme kanserlerinin yaklaşık %5 ila %10’unun kalıtsal olduğu ve ebeveynden çocuğa geçen anormal genlerden kaynaklandığı düşünülmektedir.

30 Yaşından Önce Göğüs veya Yüze Radyasyon: Başka bir kanser veya akneyi tedavi etmek için göğüs veya yüze radyasyon aldıysanız, meme kanserine yakalanma riskiniz ortalamanın üzerindedir.

Kişisel Meme Kanseri Geçmişi: Eğer meme kanseri teşhisi konduysa, diğer memenizde veya aynı memenin farklı bir yerinde yeni bir kanser geliştirme olasılığınız üç ila dört kat daha fazladır.

 

Belirli Meme Değişiklikleri: Belirli iyi huylu (kanser olmayan) meme rahatsızlıkları teşhisi konduysa, meme kanserine yakalanma riskiniz daha yüksek olabilir.

 

Irk/Etnik Köken: Beyaz kadınların meme kanserine yakalanma olasılığı Siyah, Hispanik ve Asyalı kadınlara göre biraz daha yüksektir. Ancak Siyah kadınların genç yaşta teşhis edilen daha agresif, daha ileri evre meme kanserine yakalanma olasılığı daha yüksektir.

 

Aşırı Kilolu Olmak: Aşırı kilolu ve obez kadınların, özellikle menopozdan sonra sağlıklı bir kiloyu koruyan kadınlara kıyasla meme kanserine yakalanma riski daha yüksektir.

 

Gebelik Geçmişi: İlk çocuğunuzu doğurduğunuz yaş ve doğum yapma sayınız (tam süreli bir hamileliğiniz olmasa bile) meme kanserine yakalanma riskinizi etkileyebilir.

Adet Geçmişi: 12 yaşına gelmeden önce ilk adetini gören kadınların ileriki yaşamlarında meme kanserine yakalanma riski daha yüksektir.

Emzirme Geçmişi: Emzirme, özellikle bir yıldan uzun süre emziriyorsanız, meme kanseri riskini azaltabilir.

HRT (Hormon Replasman Terapisi) Kullanımı: Bazı HRT türleri meme kanseri riskinizi artırabilir.

 

Alkol İçmek: Araştırmalar, her türlü alkollü içecek içmenin bir kadının hormon reseptörü pozitif meme kanserine yakalanma riskini artırdığını göstermektedir.

 

Yoğun Göğüsler: Yoğun göğüsleri olan kadınların meme kanseri geliştirme riski daha yüksektir.

 

Egzersiz Eksikliği: Araştırmalar, haftada dört ila yedi saat orta veya yoğun düzeyde düzenli egzersiz yapmak ile meme kanseri riskinin daha düşük olması arasında bir bağlantı olduğunu göstermektedir.

 

Sigara İçmek: Sigara içmek, genç, menopoz öncesi kadınlarda meme kanseri riskinin daha yüksek olmasıyla bağlantılıdır.

Ortaya çıkan meme kanseri risk faktörleri

Düşük D Vitamini Seviyeleri: Araştırmalar, düşük D vitamini seviyelerine sahip kadınların meme kanserine yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu göstermektedir.

 

Gece Işık Maruziyeti: Birkaç çalışmanın sonuçları, gece çalışan kadınların (yani vücutları uyumak istediğinde parlak ışığa maruz kalan kadınların) gündüz çalışan kadınlara kıyasla meme kanserine yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu göstermektedir.

 

DES (Dietilstilbestrol) Maruziyeti: Anneleri hamileyken DES’e maruz kalan kadınların, hayatlarının ilerleyen dönemlerinde meme kanserine yakalanma riski biraz daha yüksek olabilir.

 

Sağlıksız Yiyecekler Tüketmek: Diyetin tüm kanserlerin yaklaşık %30 ila %40’ından en azından kısmen sorumlu olduğu düşünülmektedir.

Saç Boyaları ve Düzleştiricilerdeki Kimyasallara Maruz Kalma: Bazı çalışmalar, saç boyaları ve düzleştiricilere maruz kalma ile meme kanseri gelişimi arasında bir bağlantı olabileceğini öne sürmektedir.

 

Kozmetiklerdeki Kimyasallara Maruz Kalma: Araştırmalar, belirli maruz kalma seviyelerinde, kozmetiklerdeki bazı kimyasalların insanlarda kanser gelişimine katkıda bulunabileceğini güçlü bir şekilde öne sürmektedir.

 

Gıdalardaki Kimyasallara Maruz Kalma: Pestisitler, antibiyotikler ve cıva arasında, gıda ürünlerindeki kimyasallara maruz kalmanın meme kanseri riskini artırabileceği konusunda endişeler bulunmaktadır.

 

Çimenler ve Bahçeler İçin Kimyasallara Maruz Kalma: Araştırmalar, belirli maruz kalma seviyelerinde, çim ve bahçe ürünlerindeki bazı kimyasalların kansere neden olabileceğini güçlü bir şekilde öne sürmektedir.

 

Plastiklerdeki Kimyasallara Maruz Kalma: Araştırmalar, belirli maruz kalma seviyelerinde, bisfenol A (BPA) gibi plastik ürünlerdeki bazı kimyasalların kansere neden olabileceğini güçlü bir şekilde öne sürmektedir.

Güneş Kremlerindeki Kimyasallara Maruz Kalma: Güneş kremi ürünlerinde bazen bulunan belirli kimyasalların kansere yol açtığına dair bazı endişeler vardır.

 

Sudaki Kimyasallara Maruz Kalma: Musluktan veya şişeden gelen bazı içme suları, kansere yol açan kimyasallar veya maddelerle kirlenmiş olabilir.

 

Yiyecekler Izgara Yapıldığında veya Hazırlandığında Kimyasallara Maruz Kalma: Araştırmalar, çok fazla ızgara, mangalda pişirilmiş ve/veya tütsülenmiş et yiyen kadınların meme kanserine yakalanma riskinin artabileceğini göstermiştir.

 

Yüksek Düzeyde İnce Partikül Hava Kirliliğine Maruz Kalma: Araştırmalar, toz, kir ve duman gibi ince partikül hava kirliliğinin yüksek düzeyde olduğu yerlerde yaşayan ve çalışan kadınların meme kanserine yakalanma riskinin daha yüksek olduğunu göstermektedir.

Kanıtı olmayan korkular

Bazı faktörlerin meme kanseri riskini artırdığı yönünde yaygın söylentiler var, ancak bu iddiaların arkasında kesin bir kanıt yok.

 

Ter önleyiciler ve sutyenler: Ter önleyicilerin, balenli sutyenlerin veya geceleri sutyen giymenin meme kanseri riskini artırdığına dair bir kanıt yok.

 

Kürtaj: Araştırmalar kürtajın meme kanseri riskini artırmadığını gösteriyor.

 

‘Kansere Karşı Bir Işık Yak’ semineri düzenlendi

Sunucu ve TV programcısı Gözde Kuyumcu ile Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Günaldı’nın katılımıyla Kansere Karşı Bir Işık Yak semineri düzenlendi. Kuyumcu’nun kanseri yenme yolculuğunu anlattığı seminerde, Prof. Dr. Günaldı ise kanser tedavisindeki son gelişmeleri aktardı. Prof. Dr. Günaldı “Erken evrede konan tanılar sayesinde artık kanserden korkmuyoruz” dedi.

Medicana Ataköy Hastanesi’nde gerçekleştirilen “Kansere Karşı Işık Ol, İlham Ver: Kansere Karşı Bir Işık Yak” başlıklı seminerde; sunucu ve TV programcısı Gözde Kuyumcu ile Medicana Ataköy Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Günaldı bir araya geldi.

PROF. DR. GÜNALDI: İLK İKİ YIL TEDAVİ SÜRECİ AÇISINDAN EN ÖNEMLİ DÖNEM

Kanser tedavisindeki son gelişmeler hakkında açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Günaldı, “Erken evrede konan tanılar sayesinde artık kanserden korkmuyoruz. Halk arasında akıllı ilaç olarak bilinen ilaçlar ve kanser tedavisindeki gelişen yöntemler sayesinde kişiye özel bir şekilde tedaviye karar vermekteyiz. Kanser teşhisi sonrası takip ve hastalığın kontrol dönemleri çok önemli. İşin cerrahi kısmı kadar operasyon sonrası süreç de hastalığın seyri açısından oldukça kritik. Kişi, bu hastalığı kabul ederek tedavi sürecini iyi yönetmeli. İlk iki yıl tedavi süreci açısından en önemli dönem. Hastaların tedavi sürecinde aktif hayatlarına devam etmeleri de psikolojik açıdan gerekli. Hedefimiz hastalığın tam tedavisi, bilimsel araştırmalar da bu yönde” dedi.

KUYUMCU: MORAL VE MOTİVASYON YÜKSEK OLUNCA BU SÜREÇ DAHA KOLAY ATLATILIYOR

Kanseri yenme yolculuğunda yaşadıklarını aktaran Kuyumcu, “Kanser konusunda erken teşhis çok önemli, özellikle bu konuda bilinçli olunması gerekli. Çok yoğun çalıştığım bir dönemde zihinsel anlamda hiç de hazırlıklı olmadığım bir zamanda bu teşhis bana konulmuştu. Teşhis ardından hemen operasyona alındım ve operasyon başarılı geçti. Kanserde her vaka aslında kişiye özgü özellikler taşıyor. Bugün, artık akıllı ilaçlar sayesinde kanser tedavisinde büyük bir yol alınmış durumda. Ülkemizdeki doktorlar bu alanda çok yetkin ve tüm süreçte hepsi, her anda yanımda bulundu. Kanser tedavisinin kafada büyütülecek kadar büyük bir süreç olmadığının altını çizmem gerek, rutin kontrollere dikkat edilmesi büyük önem teşkil ediyor. Kanserde farkındalık çok yüksek olmadığı için kanser hastaları çevreleri tarafından zaman zaman yanlış yönlendirilebilmekte. En önemlisi de sürecin psikolojik yönü, bu süreçte çözüm odaklı ve metanetli olunması gerekiyor. Bu dönemde ben de bir psikiyatristten destek aldım. Moral ve motivasyon yüksek olunca bu süreç daha kolay atlatılıyor” şeklinde konuştu.

https://www.cnnturk.com/saglik/kansere-karsi-bir-isik-yak-semineri-duzenlendi-2108066

Ünlü basketbolculardan kanser hastalarına anlamlı ziyaret

Ünlü basketbolculardan kanser hastalarına anlamlı ziyaret
İrem Çağla ZİNCİRLİ-Ömer HASAR/İSTANBUL, (DHA)- TÜRKİYE Sigorta Basketbol Süper Ligi’nin ana sponsoru Medicana, 1-7 Nisan Kanser Haftası’na dikkat çekmek için ünlü basketbolcuları onkoloji hastalarıyla bir araya getirdi. Bu kapsamda Darüşşafaka Lassa’dan Berk Demir, Fenerbahçe Beko’dan Emre Ekşioğlu ve Galatasaray Ekmas’tan Göksenin Köksal hastaları ziyaret ederek, forma hediye etti.

Türkiye Sigorta Basketbol Süper Ligi’nin ana sponsoru Medicana, 1-7 Nisan Kanser Haftası kapsamında; Darüşşafaka Lassa’dan Berk Demir, Fenerbahçe Beko’dan Emre Ekşioğlu ve Galatasaray Ekmas’tan Göksenin Köksal Medicana Ataköy Hastanesi’nde onkoloji hastalarıyla bir araya getirdi. Dün gerçekleşen programda, Berk Demir, Emre Ekşioğlu ve Göksenin Köksal onkoloji bölümünü ziyaret ederek hastalarla sohbet etti. Ardından basketbolcular hastalara hangi takımın taraftarı olduklarını sorarak, onlara imzalı forma hediye etti.

KÖKSAL: BİR NEBZE DE OLSA AYNI DUYGUYU PAYLAŞABİLDİYSEK NE MUTLU BİZE

Etkinliğin çok anlamlı bir organizasyon olduğunu söyleyen Galatasaray Ekmas kaptanı Göksenin Köksal, “Bu organizasyonda bulunduğumuz için gerçekten herkese çok teşekkür ediyoruz. 1-7 Nisan Kanser Haftası’nda Darüşşafaka Lassa, Fenerbahçe Beko ve Galatasaray Ekmas sporcuları olarak hastalarımızı ziyaret ettik. Hepsine teker teker forma takdim ettik. Bir nebze onları mutlu edebildiysek bizim için çok güzel bir şey. İnşallah tüm hastalarımız sağlığına kavuşur. Onlarla bir nebze de olsa aynı duyguyu paylaşabildiysek ne mutlu bize” ifadelerini kullandı.

DEMİR: TEDAVİ GÖREN HASTALARIMIZA OLABİLDİĞİNCE MORAL VE İYİ NİYETİMİZİ GÖSTERMEK İÇİN BURADAYIZ

Kanser tedavisinin zor bir süreç olduğunu belirten Darüşşafaka Lassa oyuncusu Berk Demir, “Kanser Haftası dolayısıyla, tedavi gören hastalarımıza olabildiğince moral vermek ve iyi niyetimizi göstermek için buradayız. Umarım bu kötü hastalığa ve hastalıktan muzdarip olan tüm insanlara bir nebze de olabilse moral verebilmişizdir. Bu herhangi birimize de olabilir; yakınlarımız, sevdiklerimiz, ailemizden biri de olabilir. O yüzden moral vermek, her zaman pozitif düşünmek tabii ki önemli. Biz de bugün buna katkı sağlamak adına elimizden geleni yapmaya çalıştık” diye konuştu.

EKŞİOĞLU: PARKEDE HER NE KADAR RAKİP OLSAK DA KANSERE KARŞI HEPİMİZ BİRLİKTEYİZ

Fenerbahçe Beko’dan Mert Emre Ekşioğlu ise “Kanser Haftası’nda hem kulübüm Fenerbahçe Beko hem de şahsım adına burada olmaktan çok mutluyum. Parkede her ne kadar rakip olsak da kansere karşı hepimiz hep birlikteyiz. Önemli bir sosyal sorumluluk etkinliği… O yüzden hep birlikte kanser hastalarına destek olmak tüm takımlar açısından ve bizim için önemli” diye konuştu.

PROF. DR. GÜNALDI: KANSERİN ÇARESİZ BİR HASTALIK OLDUĞUNU DÜŞÜNMÜYORUZ

Onkoloji hastalıklarının farkındalığı açısından bu tür sosyal çalışmaların çok faydalı olduğunu aktaran Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Günaldı, “Özellikle de hastalarımız çok mutlu oldular. Çok memnun kaldılar. Onlar açısından da değer verilmek güzel bir his. Sonuçta zor bir dönemden geçiyorlar. Artık kanser hastalığı oranı giderek artıyor. Ancak neyse ki ölüm oranları çok azalıyor. Çünkü tedaviler çok gelişti. Artık kanserin çaresiz bir hastalık olduğunu düşünmüyoruz. Onları da bu konuda bu aşamalarda sosyal açıdan desteklemek çok iyi oluyor. Aslında onları pozitif anlamda motive ediyor. Aynı şekilde değer verildiğini hissediyorlar. Sadece ziyaret edilen değil, ziyaret edilmeyen hastaların da bu tür sosyal faaliyetlerin paylaşılması hoşlarına gidiyor ve onları daha çok pozitif yönde etkiliyor. Bu tür faaliyetlerin daha da sayısının arttırılmasını, çoğaltılmasını ve farkındalığın özellikle de göz önüne getirilmesini öneririm” dedi.

DOÇ. DR. ŞENGÜL: FARKINDALIK YARATMAK ÇOK ÖNEMLİ

1-7 Nisan Kanser Haftası’nda farkındalık yaratmanın çok önemli olduğunu belirten Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Nilay Şengül, “Kanser şu an halk sağlığı problemi. Türkiye’de erken teşhis çok önemli. Çünkü erken teşhis gerçekten hayat kurtarıyor. Erken teşhis edildiğinde kür şansı da oluyor. Türkiye’de de kanser tarama programları var ve Kanser Erken Teşhis Tarama ve Eğitim Merkezi’nde, Aile Sağlığı Merkezlerinde tamamen ücretsiz yapılıyor. Bu nedenle farkındalık yaratmak önemli. Kanser vakalarının sıklığı Türkiye’de de arttı. Bu etkinlikle hastalar gerçekten motive oldular. Hastaların motivasyonu tedavi aşamasında da çok önemli. Ayrıca kemoterapi ünitesine bir hareketlilik kattı” dedi.

https://www.hurriyet.com.tr/yerel-haberler/istanbul/unlu-basketbolculardan-kanser-hastalarina-anlam-42441423

Kanser patlaması olacak! Nedeni gıdalar mı?

Dünya Sağlık Örgütü’nün son raporuna göre 2050’deki kanser vakaları dünya genelinde yüzde 77 artacak. Türkiye’de bu tablodan etkilenecek ülkelerin başında gelirken, uzmanlar tarım ilaçları, gıda katkı maddeleri obezite, hormonlu ürünlerin yanı sıra sigaraya “Dur” denilmesi gerektiğini belirtiyor.

Türkiye’de her yıl yaklaşık 250 bin kişi kanser tanısı alırken, kanser türleri arasında akciğer, meme ve kolon kanserleri ilk sırada geliyor. Birçok kişinin kabusu haline gelen hastalığın seyrine ilişkin Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) hazırladığı son rapor ise 2050’deki vaka sayısında yüzde 77’lik artış öngörüyor. Raporda, 2050 yılına gelindiğinde dünya genelinde 35 milyondan fazla yeni kanser vakası olacağı belirtiliyor. DSÖ’nün endişe yaratan son raporu beraberinde  Türkiye’nin durumunu da gündeme getirirken, uzmanlar yakın ve orta gelecekteki olasılıkları ‘haberglobal.com.tr’ye anlattılar.

DOĞAL VE DOĞRU BESLENME

Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Çetin Ordu özellikle gıda ürünlerindeki bozulma ve ekolojik yıkımlara dikkat çekerken“Kanserin artış nedenleri, obezite, alkol, sigara bağımlılığı, gıda ürünlerinin bozulması ve yanlış beslenme alışkanlıklarından kaynaklanıyor. Kanser vakalarının azalması konusunda yapacaklarımız belli. Doğal yaşamın dengesinin bozulmaması, tarım ve hayvancılığın desteklenmesi, bireysel davranışlar yani alkol, sigara ve obezite ile mücadele çok önemli. Özetle tüketim alışkanlıklarının yerini doğal, dengeli bir yaşamın alması gerekiyor” dedi.

Türkiye’de, 2022’de, 240 bin 13 yeni kanser vakası görülürken, 129 bin 672 kişi ise hayatını kaybetti. Türkiye’de erkeklerde 132 bin 476 ve kadınlarda 107 bin 537 kanser vakası tespit edilirken, akciğer, meme ve kolorektal en fazla görülen kanser türleri oldu.

TARAMA ETKİSİNE DİKKAT!

Çağın vebası olarak tanımlanan ve 2050’ye kadar yüzde 77 artış beklenen kansere ilişkin uzmanların uyarıları ise şöyle…

Dr. Yavuz Dizdar (Onkoloji Uzmanı)

“Kanser vakaları maalesef artıyor. Bilinçsiz kullanılan tarım ilaçları ve doğal beslenmenin yok olmaya başlaması hastalığın en büyük nedenlerinden. Bir de yüksek oran ve sıklıkla yapılan  tarama testlerinin etkisi göz ardı edilmemeli. Tarama yaptığınızda kanseri buluyorsunuz. O halde şunu sormak lazım, ‘kanser vakaları mı arttı, yoksa var olanı mı saptamaya başladık?’ 2050’deki tablo oluşursa sağlık sistemi bu yükü kaldırır ancak tedavi maliyetleri katlanır.”

 Prof. Dr. Meral Günaldı (Medikal Onkoloji Uzmanı)

“Vaka artışı kaçınılmaz olarak Türkiye’de de olacak. Özellikle de genç popülasyonda sigara kullanımı ve çevresel etkilerle vaka sayılarında ciddi artış görebiliriz. DSÖ’nün son verilerine göre sigara tüketiminin azalması, erken tanı ve tedavi yöntemlerinin kolay erişilebilir olması sayesinde kansere bağlı ölüm oranlarında 3’te bir azalma söz konusu. Obezitenin tüm dünyada artış göstermesi de kanser vakalarında artışa neden oluyor. Bu nedenle erken teşhis, tarama testlerinin arttırılması ve halkın bilinçlendirilmesi oldukça mühim…”

Prof. Dr. Hasan Karanlık (Onkoloji Uzmanı)

“Endüstrileşmenin getirdiği çevresel etkiler ile insan ömrünün uzamasını birlikte değerlendirmemiz gerek. Ülkemizde kanser vakalarının arttığını söyleyebiliriz. Bunu meme kanseri üzerinde örnekleyerek belirtmek gerekirse, meme kanserinin bir takım dış etmenleri var. Ailede meme kanseri hikayesi, genetik yatkınlık, kadınlarda erken adet veya geç menopoz, doğum yapmamak riski artıran sebepler. Diğer bir dış faktör ise obez olmak. Dünyada olduğu gibi ülkemizde de giderek artan bir obezite problemiyle karşı karşıyayız. Eskiden savaşlar, kıtlık gibi nedenlerle insan ömrü daha kısaydı. Şimdi ise insan ömrü uzadı. Yani yaş arttıkça kanser riski artıyor. İnsan ömrü uzadıkça biz zaten kanseri daha çok konuşuyor olacağız.”

Kanser vakalarının yüzde 49,2’si Asya’da, yüzde 22,4’ü Avrupa’da, 13,4’ü Kuzey Amerika’da, yüzde 7,8’i Latin Amerika’da, 5,9’u Afrika ve yüzde 1,3’ü ise Okyanusya’da tespit edildi.
RAKAMLAR ENDİŞE VERİCİ

Öte yandan, Dünya Sağlık Örgütü’ne bağlı uluslararası Kanser Araştırma Ajansı’nın, bu yıl yayımladığı rapora göre, 2022’de tahminen 20 milyon yeni kanser vakası görüldü ve hastalık nedeniyle 9.7 milyon kişi hayatını kaybetti. Dünya genelinde 2022’de akciğer, meme ve kolorektal en sık görülen kanser türleri arasında yer alırken, akciğer kanseri, 2.5 milyon yeni vaka ile toplam yeni vakaların yüzde 12.4’ünü oluşturdu. En sık ve en ölümcül kanser türü ise kadınlarda meme kanseri, erkeklerde ise akciğer kanseri oldu.

 

Kaynak: Web Özel

https://haberglobal.com.tr/amp/gundem/kanser-patlamasi-olacak-nedeni-gidalar-mi-325408

‘Sessiz katil’ pankreas kanseri alarm veriyor! 24 yaş altı kadınlarda yüzde 200 arttı! Türkiye’de durum nasıl?

Kanser son yıllarda ‘salgın’ gibi gücünü artırdı. Özellikle pankreas kanserinin genç yaşlarda görülme sıklığındaki artış endişe yaratıyor. İngiltere’de yapılan bir araştırmada 1990 yılından beri 25 yaşın altındaki kadınlarda pankreas kanserine yakalananların oranı yüzde 200 arttı. Hastalığın bu kadar artmasındaki etkenler neler? Neden genç kadınları hedef alıyor? Türkiye’de görülme sıklığı nedir? Tüm bu sorulara uzmanlarla cevap aradık.

Çağımızın en önde gelen sağlık sorunlarından biri kanser! Çaresizlik ve belirsizlik içeren, panik ve karışıklık yaratan, ciddi ve kronik bir hastalık olarak biliniyor.

Sağlıksız beslenme alışkanlıkları, hareketsizlik, zararlı alışkanlıklar ve stres başta olmak üzere kansere davetiye çıkaran pek çok etken bulunuyor. Bazı kanser türleri ise çok hızlı yayılıyor. Onlardan biri de pankreas kanseri…

İngiltere’de yapılan bir araştırmaya göre 1990 yılından beri 0-24 yaş arası kadınlarda pankreas kanseri sayısı yüzde 200 artarken, 25-49 yaş arası kadınlarda yüzde 34’lük artış olduğu açıklandı. 0-24 yaş arası erkeklerde benzer bir artış görülmezken 25-49 yaş arası erkeklerde nüfusun geneline oranla yüzde 17’lik artış olduğunun altı çizildi.

Hafif semptomları nedeniyle ‘sessiz katil’ olarak adlandırılan pankreas kanseri, her yıl yaklaşık 10 bin İngiliz’in hayatını kaybetmesine de neden oluyor.

Kanser araştırmaları üzerine çalışmalarda bulunan Birleşik Krallık Kanser Araştırma Kurumu’na (Cancer Research UK) göre, beş yıllık sürede hayatta kalma oranı sadece yüzde 5 olan pankreas kanserindeki bu artış, sadece İngiltere özelinde değil ABD başta olmak üzere dünyanın pek çok ülkesinde de hemen hemen aynı oranda görülüyor. 

‘SON YILLARDAKİ BU ARTIŞ ÇOK KORKUTUCU’

Buckingham Üniversitesi’nden Onkolog Prof. Dr. Karol Sikora Daily Mail’e yaptığı açıklamada, “Sayının genç kadınlarda artıyor olması çok korkutucu… Bu artışın muhtemelen son 20 yılda beslenme düzeninde meydana gelen değişikliklerle bir ilgisi var” dedi.

Birleşik Krallık Kanser Araştırma Kurumu’nda görevli olan Nicola Smith de erken teşhise dikkat çekerek, “Vücudunuzu en iyi siz tanırsınız, bu nedenle sizin için normal olmayan veya geçmeyen bir şey fark ederseniz doktorunuzun tavsiyesini almanız çok önemli… Yaşadığınız semptomlar kanser olmayabilir ancak eğer öyleyse, bunu erken bir aşamada tespit etmek, tedavinin başarılı olma ihtimalinin daha yüksek olduğu anlamına gelir” ifadelerini kullandı.

Pankreas, karın boşluğunda 15 santimetre uzunluğunda omurga ile mide arasında bulunan bir bez. Pankreas bezi, kan şekerini kontrol ederek hormonları ve sindirime yardımcı olan enzimlerin üretilmesine yardımcı oluyor. Pankreas kanseri de pankreasta bulunan hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalmaya başlamasıyla meydana geliyor.,

‘KİMYASAL MADDELERİN ARTMASI EN BELİRGİN NEDEN OLABİLİR’

Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Günaldı, “Pankreas kanserinde artış çok faktörlü olabilir. Genellikle yaşlı bireylerde daha sık görülüyor. Bu nedenle, nüfusun yaşlanmasıyla birlikte hastalığın görülme sıklığında artış olabilir. Ancak genç yaş popülasyonda neden kadınlarda erkeklere oranla yüksek oranda görüldüğünü henüz tam anlamıyla açıklamak zor gözüküyor. Fakat genetik mutasyonlara bağlı genç hastalarda pankreas kanseri görülme ihtimali bir sebep olabilir” dedi.

Gastroenteroloji Uzmanı Prof. Dr. Emre Yıldırım ise “Kimyasal maddelerin artması büyük bir neden olabilir. Risk faktörleri olan sigara, alkol kullanımı, D vitaminin az olması ve diyabet gibi sorunların erken yaşa inmesi pankreas kanserinin de erken yaşta görülmesinin bir nedeni olabilir” ifadelerini kullandı.

“Sağlıksız beslenme şekli de sayının artmasında etkili olmuş olabilir” diyen  Prof. Dr. Yıldırım, “Katkı maddelerin çok fazla olduğu beslenme şekliyle, yüksek karbonhidrat-düşük protein ve işlenmiş yağlarla zengin olan diyetler, hastalığın artışında etkili gibi gözüküyor. Bunun üzerine alkol ve sigara da eklendiğinde genetik zeminde de bir yatkınlık varsa bu pankreas kanserini tetikliyor olabilir” dedi.

‘Sessiz katil’ pankreas kanseri alarm veriyor 24 yaş altı kadınlarda yüzde 200 arttı Türkiye’de durum nasıl


TÜRKİYE’DEKİ DURUM NEDİR?

Türkiye’de kanser istatistik verilerine göre ülkemizde pankreas kanserinin tüm kanserlerin içinde dokuzuncu sırada olduğunu söyleyen Prof. Dr. Meral Günaldı, “Ülkemizde pankreas kanseri erkeklerde yüzde 10,6, kadınlarda ise yüzde 5,9’luk görülme oranına sahip. Hem kadın hem erkeklerde ölüm oranı ise yüzde 7,7 olarak açıklanıyor” dedi.

Prof. Dr. Emre Yıldırım da “‘Türkiye kanser İstatistikleri Raporu’na baktığımız zaman ülkemizde hâlâ pankreas kanserinin, kolon ve mide kanserinden sonra geldiğini görüyoruz. Artış Türkiye’de de her geçen gün yaşanıyor. Ancak 20-25 yaş arasındaki sayı çok düşük. Bizdeki oranlar daha çok 75-79 yaş arasında artıyor. Özetle hâlâ yaşlı bireylerde daha fazla artış ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.

Yeni bir araştırmaya göre dünya genelinde 50 yaşın altındakilerde görülen kanser vakalarının sayısı son 30 yılda keskin bir yükseliş gösterdi. Kanser araştırmalarına yer veren bilimsel yayın BMJ Oncology’de yayımlanan çalışmaya göre 50 yaşın altındakilerde görülen kanser vakası sayısı 3,26 milyona fırladı. Bu, 1990 yılına göre vakalarda yüzde 79 artış yaşandığı anlamına geliyor.

PANKREAS KANSERİNİN BELİRTİLERİ NELER?

Pankreas kanserinin belirtilerine değinen Prof. Dr. Meral Günaldı, şu yedi maddeye dikkat çekti:

Sırt ve karın ağrısı: Pankreas kanseri genellikle sırt ve karın bölgesinde ağrıya neden olabilir. 

Kilo kaybı: Kilo kaybı ve halsizlik pankreas kanseri belirtileri arasında yer alabilir.

İştahsızlık: Aşırı iştahsızlık, özellikle öğünlerden sonra aşırı doygunluk hissi de pankreas kanserinin belirtisi olabilir.

Sarı cilt ve göz beyazları (sarılık): Pankreas kanseri safra kanallarını tıkayabilir, bu da sarılık olarak bilinen duruma neden olabilir. Sarılık, cildin ve göz beyazlarının sarı renkte görünmesine sebep olur.

İshal veya kabızlık: Pankreasın doğru şekilde çalışmaması sindirim sistemi sorunlarına neden olabilir, bu da ishal veya kabızlık gibi problemlere yol açabilir.

Şeker metabolizması problemleri: Pankreas kanseri, insülin üretimini etkileyebilir ve  kan şekerinin düzenlenmesinde sorunlara neden olabilir. Bu durum hipoglisemi (düşük kan şekeri) belirtilerine yol açabilir.

Mide bulantısı ve kusma: Pankreas kanseri, mide bulantısı ve kusmaya neden olabilir. Şu unutulmamalıdır ki, erken teşhis edilen pankreas kanseri için iyileşme mümkün olup tedavi seçenekleri mevcuttur.

‘Sessiz katil’ pankreas kanseri alarm veriyor 24 yaş altı kadınlarda yüzde 200 arttı Türkiye’de durum nasıl

HASTALIĞIN TANISI NASIL KONUYOR?

Tanıyı koymak için görüntüleme yöntemlerinin çok önemli olduğunu söyleyen Prof. Dr. Emre Yıldırım, “Son zamanlarda endoskopik ultrasonografi yöntemini kullanıyoruz. Bildiğimiz endoskopi şeklinde mideye girilerek içerden pankreası en yakından görüntüleyebiliyoruz. En küçük nodülleri, yeni kanserlerin neden olduğu kitleleri de görüp rahatlıkla örnek alabiliyoruz. Burada hastanın bu konuda tecrübeli doktorlara başvurması ve tam donanımlı merkezlerde tanı tedavi sürecine başlaması büyük önem taşıyor” ifadelerini kullandı.‘HASTALIK VÜCUDUN BAŞKA YERİNE DE SIÇRAYABİLİR’

Pankreas kanserinin evrelerinin olduğunu da söyleyen Prof. Dr. Emre Yıldırım “Kanser önce pankreasın kendi içinde bir kitle halinde oluyor. Bu kitle daha da büyürse çevredeki safra yollarına ve damarlara baskı yapıyor. Onları çevreliyor, ileri evrede lenf nodlarına (Vücudun bağışıklık sisteminin bir parçası), daha ileri evrede de organlara yayılıyor. Evrelenme durumu aslında hastalığın metastaz yapmasına yani vücudun başka bölgelerine sıçrayıp sıçramadığına göre belirleniyor” dedi. 

‘Sessiz katil’ pankreas kanseri alarm veriyor 24 yaş altı kadınlarda yüzde 200 arttı Türkiye’de durum nasıl


PANKREAS KANSERİNDEN KORUNMA YOLLARI NELERDİR?

“Pankreas kanserinden tamamen korunmak mümkün olmasa da bazı yaşam tarzı değişiklikleri ve dikkat edilecek faktörlerle risk azaltılabilir” diyen Prof. Dr. Meral Günaldı, şu önemli bilgileri paylaştı:

— Sağlıklı beslenme çok önemli… Düşük yağlı, yüksek lifli bir diyet alışkanlığı edinilmeli… Şeker ve işlenmiş gıdalardan kaçınıp sebzeler, meyveler, tam tahıllar ve düşük yağlı protein kaynaklarına odaklanmak gerekiyor. Fiziksel aktivite yapmak de çok önemli. Haftada en az 150 dakika orta düzeyde veya 75 dakika yüksek düzeyde egzersiz rutin haline getirilmeli… 

— Alkol ve sigara kullanımından da uzak durmak gerekiyor. Diyabet kontrolü de çok kritik. Çünkü diyabet pankreas kanseri riskini artırabilir. Ailede pankreas kanseri olan kişilerin kardeşlerinde olma ihtimali 2-3 kat daha fazla görülüyor. O nedenle pankreas kanseri riskini artırabilecek genetik faktörleri olan kişilerin kontrollerini yapmasını öneririm.

Fotoğraflar: iStock

Pankreas vakalarında korkutan artış

İngiltere’de yapılan bir araştırma pankreas kanserinin giderek yaygınlaştığını ortaya çıkardı. Araştırmada, 1990 yılından beri 25 yaşın altındaki kadınlarda bu hastalığa yakalananların oranı yüzde 200 arttı. 25 ile 49 yaş arasındaki kişiler arasında bu oran yüzde 34 ile nüfusun geri kalanının neredeyse iki katı kadar arttı.

 

1-) Öncelikle bu artışı nasıl yorumluyorsunuz? Neden son yıllarda pankreas kanserinde böyle bir artış yaşanıyor?

Pankreas kanserinde artış çok faktörlü olabilir. Genellikle yaşlı bireylerde daha sık görülür. Bu nedenle, nüfusun yaşlanmasıyla birlikte hastalığın görülme sıklığında artış olabilir. Yaşlanmanın yanısıra obezite, sigara içme, alkol, aşırı yağlı diyetler, diyabet, genetik yatkınlık gibi durumlar diğer risk faktörleridir. Bu faktörlerin yaşam tarzı değişiklikleri nedeniyle artması, hastalık sıklığında artışa neden olabilir.

Dünya kanser verilerinin son verilerine göre erken teşhis alanında gelişmeler nedeniyle, hastalıkların erken dönemde saptanmasını sağlamıştır. Bu durum, pankreas kanseri vakalarının erken dönemde tespit edilmesine neden olabilir. Diğer bir risk faktörü; çevresel faktörler, özellikle endüstrileşme ve çevresel kirlilik gibi etmenler, pankreas kanser vakalarında artışa neden olabilir. Ancak, bunu netleştirmek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Genetik mutasyonlar, pankreas kanseri riskini artırabilmektedir. Hatta bu faktörlerin bir arada olması, pankreas kanserindeki artışın nedenini açıklamaya yardımcı olabilir. Ancak, bu konuda kesin bir yorum yapabilmek için daha fazla araştırmaya ve detaylı veri analizine ihtiyaç vardır.

 

2-) Türkiye’de durum nedir? Ülkemizde de pankreas kanserinde artış yaşanıyor mu? Bu konuda veriler var mı? Biraz detaylandırabilir misiniz?

Türkiye’de Kanser istatistik verilerine göre pankreas kanseri tüm kanserlerin içinde 9. Sırada olup %3.6 oranla görülmektedir. Erkeklerde %10.6, Kadınlarda ise %5.9 olduğu izlenmiştir. Ancak hem kadın hem erkeklerde ölüm oranı %7.7 lerde olup eşit saptanmıştır. Ülkemizdeki istatistik verileri düzenli olarak kaydedildikçe pankreas kanseri artış yada sıklık verileri oluşacaktır.

 

3-) Açıklanan verilerde 25 yaşın altındaki kadınlarda bu hastalığa yakalananların oranının gün geçtikçe arttığı üzerinde duruluyor. Gençlerde neden bu denli artış oluyor olabilir? Bu soruya ek olarak hastalık daha çok kadınları mı etkiliyor? Erkeklerde durum nedir? Biraz detaylandırabilir misiniz?

Yapılan çalışma sonuçlarına bakıldığında; Bu eğilimin nedeni cinsiyet ve ırk farklılıkları önemli risk faktörü olabilir. Genç kadınlarda pankreas kanseri sayısında artışlar, 1993 ile 2018 yılları arasında görülme oranlarının 0-24 yaş arası kadınlarda %208 ve 25-49 yaş arası kadınlarda %34 arttığı İngiltere dahil diğer ülkelerde de görülmektedir. Erkeklere bakıldığında bu artış oranı tüm yaşlarda aynı olduğu görülmüştür. Genç yaş popülasyonda neden kadınlarda erkeklere oranla yüksek oranda görüldüğü henüz tam bilinmemektedir. Amerika’da yapılmış olan bir çalışmada genç hastalarda pankreas kanserinin başlıca değiştirilebilir risk faktörleri olan sigara, obezite ve alkol tüketimi ileri yaş hastalar kadar risk faktörü oluşturuyor mu? Bunlar için net bir veri yoktur. Genetik mutasyonlara bağlı genç hastalarda pankreas kanseri görülme ihtimali bir diğer sebep olabilir. O nedenle ailede pankreas kanseri öyküsü Gençlerde görülen pankreas kanseri vaka sayıları yaşlılara oranla az olması nedeniyle daha fazla veriye ihtiyaç vardır.

 

4-) Buckingham Üniversitesi’nden Onkolog Prof. Dr. Karol Sikora bu artışı “Muhtemelen son 20 yılda beslenme düzeninde meydana gelen değişikliklerle bir ilgisi var” diye açıklıyor. Burada anlatılmak istenen tam olarak nedir? Nasıl bir beslenme şekli pankreas kanserinin habercisi olabilir? Bu noktada nelere dikkat etmek gerekir?

Pankreas kanserinin önemli nedenlerinden biri olan sigara kullanımı genel olarak 1970 lerden sonra azalma olması nedeniyle bu kanserin daha az oranda görülmesini beklerdik, ancak obezite ve diyabete yatkınlığın giderek artması bu boşluğu doldurduğunu düşünebiliriz. Sigara içiciliğinden, obeziteye doğru bir geçiş olduğu görülmekte. Vücut kitle indeksinin 30-35 ten fazla olması pankreas kanseri için önemli bir risk faktörüdür. Bu nedenle beslenme düzeninde obeziteyi önleyici karbohidrat ve yağdan fakir diyet programları uygulanmasını öneririz. Aşırı yağlı, karbohidratlı, glukoz oranı yüksek gıdalarla beslenen kişiler insülin direnci yüksek obezitesi olan kişiler pankreas kanseri için saatli bir bomba olabilirler.

 

5-) Pankreas kanserinin belirtileri nelerdir?

Pankreas kanseri, genellikle erken evrelerde belirti vermez ve bu nedenle teşhis genellikle ileri evrelerde konulur. Ancak, pankreas kanseri ilerledikçe belirtiler ortaya çıkabilir. İşte pankreas kanserinin olası belirtileri:

Sırt ve Karın Ağrısı: Pankreas kanseri genellikle sırt ve karın bölgesinde ağrıya neden olabilir. Bu ağrı genellikle belde kuşak tarzında olabilir.

Kilo Kaybı: İştah kaybı, kilo kaybı ve halsizlik pankreas kanseri belirtileri arasında yer alabilir.

İştahsızlık: Aşırı iştahsızlık, özellikle öğünlerden sonra aşırı doygunluk hissi de pankreas kanserinin belirtisi olabilir.

Sarı Cilt ve Göz Beyazları (Sarılık): Pankreas kanseri safra kanallarını tıkayabilir, bu da sarılık olarak bilinen duruma neden olabilir. Sarılık, cildin ve göz beyazlarının sarı renkte görünmesine sebep olur.

İshal veya Kabızlık: Pankreasın doğru şekilde çalışmaması sindirim sistemi sorunlarına neden olabilir, bu da ishal veya kabızlık gibi problemlere yol açabilir.

Şeker Metabolizması Problemleri: Pankreas kanseri, insülin üretimini etkileyebilir ve bu da kan şekerinin düzenlenmesinde sorunlara neden olabilir. Bu durum hipoglisemi (düşük kan şekeri) belirtilerine yol açabilir.

Mide Bulantısı ve Kusma: Pankreas kanseri, mide bulantısı ve kusmaya neden olabilir.

Bu belirtiler genellikle pankreas kanserine özgü olmayabilir ve başka sağlık sorunlarının belirtileri de olabilir. Ancak, bu belirtiler olduğunda mutlaka bir doktora başvurulması önerilir. Çünkü pankreas kanseri erken teşhis edilmediğinde tedavi seçenekleri sınırlı olabilir. Erken teşhis edilen pankreas kanseri için iyileşme mümkün olup tedavi seçenekleri mevcuttur.

6-) Hastalığın tanısı nasıl konur?

Pankreas kanserinin tanısı genellikle görüntüleme çalışmaları kullanılarak konur. Tanı sürecinde kullanılan yöntemler şunlar olabilir:

Fizik Muayenede karın bölgesinde ağrı-hassasiyet, şişlik veya diğer belirtiler değerlendirilir.

Kan testlerinde özellikle karaciğer fonksiyon testleri ve pankreas enzim düzeyleri kontrol edilir.

Görüntüleme yöntemleri olarak; Bilgisayarlı Tomografi, MRI (Manyetik Rezonans Görüntüleme), Endoskopik Ultrasonografi (EUS) ile esnek bir tüp içinde ultrason probu ile birlikte kullanılarak, pankreas ve çevresindeki organların detaylı görüntülerini sağlar. PET (Pozitron Emisyon Tomografisi); tümörlerin varlığını ve yayılma durumunu değerlendirmede kullanılır. Biyopsi kesin tanı sağlar, görüntüleme testleri sonucunda şüpheli bir kitle tespit edilirse biyopsi yapılır. Biyopsi, tümör hücrelerini incelemek ve kanserin tipini belirlemek için alınan örnekleri içerir. Bu örnek genellikle bir iğne aracılığıyla veya endoskopik bir yöntemle alınır. Laparoskopik inceleme, ince bir kamera yardımıyla karın içine erişim sağlar. Bu yöntem, tümörün boyutunu ve yayılma derecesini daha yakından değerlendirmek için kullanılır.

7-) İnternette biraz aratınca pankreas kanserinin evrelerinden bahsediliyor? Bu evreler nelerdir?

Pankreas kanseri evreleri, hastalığın ne kadar ilerlediğini ve yayıldığını belirlemek için kullanılır. Evreleme aşağıdaki gibi yapılmaktadır:

Evre I hastalıkta; Kanser pankreasta büyümeye başlamış, ancak çevre dokulara yayılmamıştır.

Evre II hastalıkta; Kanser çevre dokulara yayılmış olabilir, ancak lenf bezlerine ve uzak organlara henüz yayılmamıştır.

Evre III hastalıkta; Kanser pankreasın dışına yayılmış ve yakındaki lenf bezlerine ulaşmıştır.

Evre IV hastalıkta; Kanser pankreasın dışına ve uzak organlara yayılmıştır.

Evreleme, tedavi seçeneklerini belirlemede ve hastalığın prognozunu tahmin etmede önemli bir rol oynar.

😎 Pankreas kanserinden korunma yolları nelerdir?

Pankreas kanserinden tamamen korunmak mümkün olmasa da, bazı yaşam tarzı değişiklikleri ve dikkat edilecek faktörlerle risk azaltılabilir.

İşte pankreas kanserinden korunma yolları: Sağlıklı Beslenme, düşük yağlı, yüksek lifli bir diyet benimseyin, şeker ve işlenmiş gıdalardan kaçının, sebzeler, meyveler, tam tahıllar ve düşük yağlı protein kaynaklarına odaklanın. Fiziksel Aktivite yapmak çok önemli. Düzenli egzersiz yapın. Haftada en az 150 dakika orta düzeyde veya 75 dakika yüksek düzeyde egzersiz önerilmektedir. Bilimsel bir çalışmada, fiziksel aktivitenin hastalık tanısı aldıktan sonra bile yapılmasının kanser hastalığının tekrar etme riskini azalattığı gösterilmiştir. Kilo Kontrolü çok önemli. Obezite, pankreas kanseri riskini arttırmaktadır. Alkol ve Sigara kullanımı pankreas kanseri riskini arttırdığı için kullanılmamalıdır. Diyabet kontrolü önemlidir, çünkü diyabet pankreas kanseri riskini artırabilir. Ailede pankreas kanseri olan kişilerin kardeşlerinde olma ihtimali 2-3 kat daha fazla görülmektedir. Tüm pankreas kanserlerinin %7’nde ailesel geçişine neden olabilecek olan BRCA mutasyon pozitifliği görülmektedir. Pankreas kanseri riskini artırabilecek genetik faktörleri olan kişilerin kontrollerinin yapılması önerilir. Ayrıca toksik kimyasal maddelere maruz kalmaktan kaçınılmalı, İş yerinde veya evde toksik maddelere maruz kalınıyorsa koruyucu önlemler alınmalı. Pankreas kanseri gibi ölümcül bir hastalıkla mücadelede, erken teşhis ve sağlıklı yaşam tarzı alışkanlıkları önemlidir, riski azaltılabilir.

Ağzınıza bile sürmeyin! Puff sigara kullananlar 10 kat daha fazla risk taşıyor

Puff sigara ya da ‘puff bar’ olarak bilinen elektronik sigaralar, kullanımı hızla yaygınlaşan elektronik sigaralar listesine eklendi. Çoğunlukla gençlerin tercih ettiği puff sigaralar aromalı kokuları, daha zararsız zannedilmesi ya da diğer tütün ürünlerini bırakma aracı olarak görülmesi nedeniyle oldukça popüler. Ancak bu küçük cihazlar, göründüğü kadar masum değil! Üroloji Uzmanı Prof. Dr. Yılmaz Aslan, puff sigaraların kısırlık üzerindeki etkisine değinirken, Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Meral Günaldı, bu yeni trendin bilinmeyen zararlarını gün ışığına çıkarıyor.

Azra Şahin – Posta.com.tr Tütün ürünlerinin ciddi sağlık sorunlarına yol açtığı herkes tarafından biliniyor. Birçok bilimsel çalışma, bu kötü alışkanlığın larinks, ağız boşluğu, yemek borusu, mide, kolon, pankreas, böbrek, mesane, meme ve serviks kanserleri ile ilişkisini ortaya koyuyor. 

E-sigara, vaping, elektronik nargile, vape kalem, puf sigara, elektronik nikotin taşıyıcı sistemler gibi birçok isme sahip elektronik sigaralar ise şekil, ambalaj, taşıma, koku, tat ve fiyat açısından bilinen tütün ürünlerine alternatif olarak sunuluyor.

80’DEN FAZLA ZARARLI MADDE İÇERİYOR 

Puff sigaralar gliserin, propilen, değişken konsantrasyonlarda nikotin ve 80’den fazla bileşik bulundurduğu için normal tütün ürünleri kadar zararlıdır. Yalnızca içerdiği maddeler ve kullanım şekli farklı olan bu sigaralar, buharlaştırıcı cihazlar aracılığıyla sıvı nikotini buhar haline getiriyor.

Puf sigaraların tütün içeren diğer sigaralara kıyasla daha zararsız olduğuna dair iddialar olsa da bazı kanıtlar, puff sigara kullanımının kanser gelişimindeki önemli bir basamak olan DNA hasarı ile ilişkilendiriliyor.

Kullanımı hızla yaygınlaşan bu küçük cihazlar, nikotin bağımlılığının artmasında, kan basıncının yükselmesinde beyin gelişiminin olumsuz etkilenmesinde ve bağışıklık sisteminin baskılanmasında önemli rol oynuyor.

Ayrıca elektronik sigaraların içerdikleri sıvıların ve aroma maddelerinin, kullanıcının sağlığı üzerinde potansiyel riskler taşıdığına dair araştırmalar devam ediyor.

Elektronik sigaralarda kullanılan lityum-iyon pillerde patlama, şarj edilmesi için kullanılan bataryalarda yanma riski de bu tür cihazların taşıdığı diğer riskler arasında yer alıyor.

Puff sigaraların kalıcı kısırlığa yol açtığına dair iddiaları değerlendiren uzman hekim Yılmaz Aslan uyarıyor:

“Puff sigaralar içerdiği kanserojenler nedeniyle sperm parametrelerini olumsuz yönde etkileyebilir. Bugüne kadar e-sigara tüketiminin yapay üreme teknolojileri sonuçları üzerindeki etkisine ilişkin veriler de eksiktir. Ancak bu cihazların kullanımının etkisine ilişkin kanıtlar endişe vericidir ve hamile kalmaya çalışan kişiler bunların üreme sağlıkları üzerindeki potansiyel etkilerinin farkında olmalıdır. Ayrıca hastalar üremeye yardımcı tedaviler alırken, e-sigara kullanımının tedavi sonuçlarına ve muhtemelen çocuklarının sağlığına olası etkisi konusunda uyarılmalıdır.”

İÇMEYENLERE ORANLA 10 KAT DAHA FAZLA RİSK VAR 

Bilimsel çalışmalara göre elektronik sigara, erkeklerde düşük sperm sayısına neden olduğu için ebeveyn olmayı düşünen çiftler açısından olumsuz etkilere yol açabilir.

Ayrıca bu tür elektronik sigaralar, yumurta kalitesini de etkileyerek içmeyenlere oranla 10 kat daha fazla kısırlık görülmesine neden olabilir.

Bunların yanı sıra kadınlarda erken menopoz ile erken ve düşük doğum riskini artırırken hamilelikte kullanım ise bebekte gelişim geriliği görülmesinde etken faktör olarak sayılabilir.

Diğer yandan tat kaybına kadar götürdüğü iddia edilen bu cihazların birçok kimyasal madde içerdiğine dikkat çeken Onkoloji Uzmanı Meral Günaldı, uzun vadeli riskler için araştırmaların devam ettiğini belirtiyor.

BAĞIMLILIKTAN KURTULMAYA ÇALIŞIRKEN BAŞKA BİR BAĞIMLILIK YARATIYOR OLABİLİRSİNİZ 

Her türlü elektronik sigara içerdiği nikotin sebebiyle bağımlılık yaratabiliyor. Ancak bağımlılığın gelişme süreci kişiden kişiye göre değiştiği için genellikle düzenli kullanım sonrası bağımlılık ortaya çıkabilir.

Kullanım sıklığı, nikotin miktarı genetik yatkınlık gibi faktörler bağımlılığa sebep olan etkenler arasında yer alıyor.

Uzman Ürolog Aslan, elektronik sigaraların güvenli bir alternatif olmadığını şu cümlelerle ifade ediyor:

“Hayvan modellerinde yapılan çalışmalarda e-sigaraların sayısız potansiyel olumsuz etkileri olduğu ve geleneksel sigara içimine karşı güvenli bir alternatif olmaktan uzak olduğunu söylemek gerekir. Bu konuda toplumsal bilinç arttırılmalı ve sağlık otoriteleri süreci yakından takip etmelidir.”

https://www.posta.com.tr/galeri/agziniza-bile-surmeyin-puff-sigara-kullananlar-10-kat-daha-fazla-risk-tasiyor-2695748/8

Hasta ve hasta yakınları kansere dikkat çekti

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği tarafından kanser hasta dernekleri, hasta ve hasta yakınları ile “Kanser Haftası” farkındalık etkinliği yapıldı. Etkinlikte, şair ve yazar Sunay Akın; hekimler, kanser hastaları ve yakınlarının katılımıyla söyleşi gerçekleştirdi.

Kanser hem dünyada hem de Türkiye’de sebebi bilinen ölümler sıralamasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci ölüm sebebi olarak görülüyor.

Halkı bilgilendirme, bilinçlendirme, farkındalık kazandırması amacıyla ’1- 7 Nisan Kanser Haftası’nda etkinlikler düzenleniyor. Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) tarafından kanser hasta dernekleri, hasta ve hasta yakınları ile “Kanser Haftası” farkındalık etkinliği yapıldı. Şair ve yazar Sunay Akın; hekimler, kanser hastaları ve yakınlarının katılımıyla söyleşi gerçekleştirdi. Nefes Terapisti Tuğçe Boztepe de nefes egzersizleri uygulaması gerçekleştirdi.

Kanser Savaşçıları Derneği tarafından, uzmanlar eşliğinde kanser hastalarına yönelik cilt bakımı, makyaj ve saç bakımını içeren “İyi Bak Kendine Atölyesi” 8 kadın kanser hastasının katılımıyla yapıldı.

Etkinliğe katılan diğer kanser hasta dernekleri tarafından açılan stantlarda ise hastalara ve diğer katılımcılara bilgilendirmeler yapılarak, broşürler dağıtıldı.

Etkinlikte aynı zamanda TTOD Başkanı Prof. Dr. Murat Dinçer, TTOD Genel Sekreteri Doç. Dr. Özlem Sönmez, TTOD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Faysal Dane ve TTOD Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Meral Günaldı’nın katılımıyla basın toplantısı yapıldı.

Dünya Kanser İstatistikleri yayımlandı; ölüm oranında yüzde 30 düşüş

Dünya Kanser İstatistik verisinin 2021 itibariyle yayımlandığını belirten Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Meral Günaldı, kanser görülme oranlarına dikkat çekti. Doç. Dr. Meral Günaldı, “Kanser görülme oranları artış gösterirken, kanserden ölüm oranlarının düştüğü, özellikle akciğer kanserinde yüzde 30 oranında ölüm oranında bir azalma olduğu izlendi” dedi.

Kanser, dünya ve Türkiye’de görülen ölümler arasında kalp ve damar hastalıklarından sonra ikinci sırada yer alıyor. İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi’nden Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Meral Günaldı, 1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası nedeniyle önemli açıklamalarda bulundu.

“KANSERİN KRONİK HALE GELEBİLDİĞİNİ GÖRÜYORUZ”

Dünya Kanser İstatistik verisinin 2021 yılında yayımlandığını belirten Doç. Dr. Meral Günaldı, “Gerçekten sürpriz sonuçlar vardı. Özellikle kanser görülme oranları artış göstermekteyken kanserden ölüm oranlarının düştüğü, özellikle akciğer kanserinde yüzde 30 oranında ölüm oranında bir azalma olduğu izlendi. Bu bizler için umut vaat edici bir sonuç. Bu sonuçlar bize kanserin kronik bir hastalık haline gelebildiğini, yönetilebilir olduğunu gösteriyor. Vaka sayısındaki artışın nedeni olarak risk faktörlerini gösterebiliriz. Tanı yöntemlerindeki gelişme tanıdaki sayıları artırıyor. Bunların hepsi bizler için olumlu süreçler” diye konuştu.

Akciğer kanser vakalarında görülen ölüm oranında 3’te 1 azalmanın nedenlerine dikkat çeken Doç. Dr. Meral Günaldı, “Sigara içme oranında bir düşme, tanıda gelişme, erken tarama kapsamında erken dönemde tanı alan vakalar, yeni gelişen tedavi yöntemleri, akıllı ilaçlar olarak bilinen immünoterapilerin gelişmesi ölüm oranlarında azalmayı gösteriyor” dedi.

EN FAZLA HANGİ KANSER TÜRLERİ GÖRÜLÜYOR

Kadınlarda meme, erkeklerde ise prostat kanserinin en sık görülen kanserler arasında yer aldığını anlatan Doç. Dr. Günaldı, “Her iki cinsiyette de ikinci sırada akciğer kanseri görülüyor. Üçüncü sırada ise kolon kanseri yer alıyor. Bu dünya vakaları için geçerli. Ölüm oranlarına bakıldığında ise akciğer kanseri hem kadın hem erkekte birinci sırada yer alıyor. Türkiye’de ise kadınlarda ilk sırada meme ikinci sırada ise tiroid kanseri yer alıyor. Bu durum da toplumda sigara içme oranını bize gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.

“DOKTORUNUZUN BİLGİSİ DAHİLİNDE KORONAVİRÜS AŞINIZI YAPTIRIN”

Koronavirüs salgını nedeniyle kanser tanısında biraz gecikmeler yaşandığına dikkat çeken Medikal Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Meral Günaldı şöyle devam etti:

“İleri evre hasta sayısında artış yaşandı. Fakat ülkemizde tedavileri aksatmadan devam ettirdik. Çok dikkatli ve hijyenik bir şekilde tedavileri uyguladık. Buna rağmen koronavirüs pozitif olan vakalarımız oldu. Sağlıklı popülasyona göre baktığımızda koronavirüs nedeniyle hayatını kaybeden kanser hastamız olmadı. Onkoloji hastalarımızda mutlaka önce enfeksiyon tedavi edilir ardından ise kemoterapi uygulanır. Biz de tedavi sürecinde koronavirüse yakalanan hastalara bunu uyguladık. Kanser hastalığı ilerlemesine rağmen Kovid-19’a yakalanıp kaybettiğimiz hasta neredeyse olmadı diyebiliriz. Sağlık Bakanlığı kanser hastalarını koronavirüs aşısı için öncelikli grup içine aldı. Hastalar immün sistemi düşük olan bir tedavi süreci geçiriyorlar. Doktorunuzun bilgisi dahilinde koronavirüs aşınızı yaptırın. Kemoterapi alan hastalarda arada en az bir hafta ila 10 gün süreç bırakıp daha sonrasında ise kan tahlillerine göre, hastanın genel durumuna göre aşılarını yapmaya çalışıyoruz.”

YENİ NESİL TEDAVİ YÖNTEMLERİ

Yeni tedavilerin umut ışığı olduğuna dikkat çeken Doç. Dr. Meral Günaldı, bu tedavilerin hekimin kontrolünde gerçekleşmesi gerektiğini hatırlattı. Günaldı, “Biz akıllı ilaç ya da immünoterapi almaya geldik diyen hastalar oluyor. Yeni tedaviler bir umut ışığı ve bu çok da haklı bir beklenti. Bunun yanında ise bilim sürekli gelişiyor. Her hastaya her tedavi maalesef uygun olmayabiliyor. İmmünoterapinin Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından onaylanmış belli kanser türlerinde etkinliği gösterildi. Akciğer, böbrek, cilt, mesane gibi kanserlerde metastatik evrede, evre 4 hastalarda yararı var. Akciğer kanserinde ise birinci seride yararı var” dedi.

https://www.dha.com.tr/saglik-yasam/dunya-kanser-istatistikleri-yayimlandi-olum-oraninda-yuzde-30-dusus-1818833

Bitkisel kürler, kanser tedavisini olumsuz etkileyebilir

Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Meral Günaldı, onkoloji hastalarının bitkisel ve kimyasal tedaviyi birlikte almaları konusunda önemli uyarılarda bulundu.

Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Meral Günaldı, onkoloji hastalarının bitkisel ve kimyasal tedaviyi birlikte almalarını tavsiye etmediklerini belirterek, “Çünkü kanser ilaçları önemli ilaçlar. Verdiğimiz ilaçlarla kişi kendisi de bitkisel ve alternatif bazı tedaviler alıyorsa belki de bu durum verdiğimiz ilacın etkisini azaltıyor, belki de yan etkisini artırıyor. Bunu bilmiyoruz. Bu bilinmezlik içerisinde kafamıza göre ek tedavileri önermiyoruz.” dedi

Tıbbi Onkoloji Uzmanı Doç. Dr. Meral Günaldı, AA muhabirine, kanserin bir doku veya organdaki hücrelerin anormal çoğalması ve büyümesi olduğunu söyledi.

Onkoloji hastalarının bağışıklık sistemlerinin normal kişilere göre biraz daha düşük olduğuna dikkati çeken Günaldı, onkologlar olarak koronavirüs salgınının başında durum değerlendirmesi yaptıklarını, Türk Tıbbi Onkoloji Derneğinin de salgında kanser tedavisine ilişkin bildiriler yayınladığını kaydetti.

Koronavirüse karşı onkoloji hastalarını korumak istediklerini ifade eden Günaldı, “Bağışıklıkları daha düşük olduğu için bu korumayı önemsiyoruz. Tedaviye bağlı, hastalığa bağlı bu bağışıklık düşüklüğü aslında. Hasta yakınlarının, hastayla temaslarını özellikle azaltmasını istiyoruz. Bu süreç çok uzun bir süreç. Pandeminin ne kadar süreceğini bilmiyoruz. O yüzden tedavilerini mümkün olduğunca devam ettirmeye çalışıyoruz.” diye konuştu.

Doç.Dr. Günaldı, aldıkları önlemler kapsamında, bazı hastalarda tablet şeklinde ilaç tedavisine geçtiklerini, bazılarının tedavi aralıklarını daha geniş tutarak mümkün olduğu kadar hastaneyle temaslarını azalttıklarını ifade etti.

“Koronavirüs semptomları ile kanser semptomları karıştırılıyor”

Bu süreçte hasta yakınlarına çok önemli iş düştüğüne vurgu yapan Günaldı, şöyle devam etti:

“Onkoloji hastaları kolay kolay kendisini her zaman takip etmiyor. Mutlaka destek aldığı bir çevresi var. Onları uyarmaya çalışıyoruz. Koronavirüs semptomları ile kanser semptomları karıştırılıyor. Onkoloji hastalarında yorgunluk, öksürük ya da nefes darlığı olabiliyor. Bunun üzerine Kovid-19 eklenmiş olabilir. Önlem olarak test sıklıkları artırılabilir. En ufak bir şüphede yakınları ile görüşerek hastalarımızın testlerini yapıyoruz. Hem onkoloji tedavisi gören hem Kovid olan hastalarımız oldu. Güzel bir şekilde atlattılar. Çok fazla bir sıkıntı yaşamadık.”

Kanser hastalarına tedavi süresince normalde ek bir beslenme önermediklerini dile getiren Günaldı, ancak salgın nedeniyle bilimsel veriler ışığında bu süreçte onkoloji hastalarına C vitamini ağırlıklı beslenmeleri, D vitaminlerini yüksek seviyede tutmaları ve bol sıvı almaları tavsiyesinde bulundu.

“Eğer bitki ve ot verirsek bu tamamen deneysel olur”

Günaldı, tıpta tedavinin kanıta dayalı olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:

“Elimizde çok güçlü kanıtlar, datalar, klinik çalışmaların sonuçlarıyla beraber ilerleriz. Bitkilere, sıvılara, suya göre tedavi verecek olursak bu tamamen bizim duygularımıza, düşüncelerimize bağlı tedaviler olur. Bu gerçek bir tedavi değil. Gerçek bir tedaviyi elimizdeki klinik çalışmaların sonuçlarına göre yapmamız gerekir. Gerçekten faydalı olabilir bir gün bitkiler. Ama büyük çalışmalarla hasta olan grupla ya da sınıflandırılan grupla istatiklere dayanan sonuçlara göre tedavi verebiliriz. Şu anda elimizde böyle mevcut veriler yok. Eğer bitki ve ot verirsek veya kendimiz özel karışımlar yaparsak bu tamamen deneysel olur. Bizim mevcut verdiğimiz ilaçlar da bitkilerden elde edilmiş, belli kimsayal aşamalardan geçen belli çalışmalardan geçmiş ilaçlardır. O yüzden de bitkiler kötü veya bitkilerden tedavi olmaz diye bir düşünce yok ama mutlaka bir doktor tavsiyesi altında olması gerekir.”

“Onkoloji hastaları gerçekten zor bir grup”

Onkoloji hastalarının bitkisel ve kimyasal tedaviyi birlikte almalarını önermediklerini vurgulayan Günaldı, “Çünkü kanser ilaçları önemli ilaçlar. Gerçekten de hepsi karaciğer ve böbrekten atılan ilaçlar. Biz bitkileri aldığımızda bir şekilde vücudumuzdan karaciğerden ya da böbrekten süzerek atıyoruz. Sonuçta verdiğimiz ilaçlarla kişi kendisi de bitkisel ve alternatif bazı tedaviler alıyorsa belki de bu durum verdiğimiz ilacın etkisini azaltıyor. Belki de yan etkisini artıyor. Bunu bilmiyoruz. Bu bilinmezlik içerisinde kafamıza göre ek tedavileri önermiyoruz. Onkoloji hastaları gerçekten zor bir grup. Yakınları için onlar kıymetli. Elbette hepimiz iyi bir şeyler yapmak istiyoruz. Bunları, kafamıza göre değil de doktora ve bilime göre yapmak en doğrusu.” ifadelerini kullandı.

Günaldı, kanser hastaları için dünyada yapılan bütün tedavilerin Türkiye’de de mevcut olduğuna vurgu yaparak, onkoloji hastalarına kanıta dayalı, bilimsel çalışmalara dayanarak, kemoterapi, immünoterapi, radyoterapi ve halk arasında akıllı ilaç denilen, hedefe yönelik tedavileri uyguladıklarını ifade etti.